13 Ocak 2016 Çarşamba

Peynir ve Kurtlar

Tarih okumalarını genelde makrodan giderek yaparız. Sanatçılar, yazarlar yada önde gelenlerin yaşam süreçleriyle öğreniriz tarihi. Oysa tarih, mikrodan makroya okunurken daha kapsamlı karşılık verir bize. Aslında adı unutulup gitmiş yığınlardır tarihte kimlerin ve nelerin varolduğuna dair daha kapsamlı bakmamızı sağlayan. Ginzburg tamda bunu yapmış. Mikrodan makroya okumuş ve değerlendirmiş dönemi peynir ve kurtlar kitabında. Bu şekilde okumanın çok yönlülüğü önemli bir boyut çünkü değerlendirirken her yönüyle bakabilme imkanı sağlıyor döneme. Din, siyaset, sanat, yaşayış yada bunların birbiriyle ilişkisini kurarak çok yönlü bir değerlendirme yapılabiliyor.

Tarihi roman tadındaki kitabı okurken baştada dediğim gibi Menocchio'nun yaşadıkları üzerinden bir dönem değerlendirmesi yapılabilmektedir. Ginzburg, Menocchio'nun öyküsünde, matbanın icadı ve reform hareketlerinin mümkün kıldığı kültürel etkileşimi irdeleyerek bizimde bunu değerlendirmemizi sağlamış. Matbaa, Menocchio'nun içinde büyüdüğü sözlü geleneği elindeki birkaç kitapla karşılaştırmış ve kendi düşüncelerinin bir araya getirdiği kelimelerlede yazılanları değerlendirme imkanı sağlamıştır. Reforma gelince, duygu ve düşüncelerini istediği gibi papaya olmasa bile yaşadığı kasabadaki köy halkına, köy papazına ve engizisyonculara ifade etme cesareti vermiştir.

Ginzburg; İtalyanın Montreal şehrinde küçük bir kasabada değirmencilik yapan Menocchio'nun öyküsüyle çıkıyor karşımıza kitapta. Batının karanlık yüzü diye adlandırılan, aslında insanlık tarihinin karanlık yüzü, 16. Yy engizisyon mahkemelerinde yaşanan hikayelerden sadece biri aslında değirmencinin hikayesi. Katolik kilisesinin kendisiyle uyuşmayan fikirleri, toplumlara örnek olması adına işkenceyle yok ettiği dönemler. Ginzburg, dört büyük engizisyondan biri olan Roma Engizisyonun yarattığı dehşeti incelerken açılan engizisyon raporlarında rastlamış Menocchio'nun hikayesine. 

Montereal'li değirmenci Menocchio, 16. Yy. Batı Avrupasında yaşayan sıradan bir insan. Aynı zamanda Reformun sağladığı düşünce ve sorgulama sürecine giren değirmenci bu düşüncelerinden dolayı halk tarafından tecrit edilecek, engizisyon tarafından sorgulanacak ve sonuç olarakta papanın onayıyla idam edilecek kadarda sıra dışı bir insan. Yaşamı boyunca İtalyanın Montereal isimli küçük kasabasından pekte dışarı çıkmamış olan değirmencinin aslında o dönemde aynı sona maruz kalmış binlercesi gibi katolik kilisesinin resmi öğretisine taban tabana zıt görüşler öne sürüyor ve sonuç olarakta idam ediliyor. İyi bir eğitimi bırakın, eğitim bile görmemiş olan değirmencinin toplasan 11 tane kitabı vardı ki ; bunlar oradan buradan topladığı kitaplardı. Sadece bir tanesini Venedik’ten almıştı geri kalan kitapların hepsi ödünçtü. Menocchio’nun bilgi kaynakları hakkında Engizisyon Mahkemesi’nin tutanakları bu kitaplardan birinin 1547 basımı Kuran-ı Kerim olduğunu söylüyor. Menocchio sadece bu 11 kitaptan ve çevresinde olan biteni sorgulayarak vicdanından süzülenlerle Engizisyonu korkuttu. Yoksul ve kıt akıllı olarak adlandırılan, doğru dürüst bir eğitimi ve kütüphanesi bile olmayan biri nasıl oluyordu da Papanın ve Kilisenin, Tanrıdan aldığı gücü sorgulayabiliyordu? İsanın zavallı meryemle yusufun aşkının meyvesi olduğunu yada günah çıkarmak için papaya değil tanrıya yalvarmak gerektiğini söyleme cüretkarlığına nasıl kapılabilirdi? Menocchio bunlar gibi kilisenin asla istemeyeceği aklını kullanmaya başlamış ve bu durum Romaya kadar gitmişti. Azizlere küfretmenin günah olmadığı, gördüğümüz herşeyin tanrı olduğunu hatta bizim bile tanrı olduğumuzu söyleyen değirmenci için Roma özellikle ilgilenmeye karar vermiştir.

Menocchio'nun evrenle ilgili düşüncelerini alıntı yapmak istiyorum. Kitabada ismini veren peynir ve kurtlar benzetmesi üzerine kuruyor evren algısını değirmenci. "Başlangıçta dünya hiçbir şey değildi, sonra denizin suyuyla dövülüp çırpılıp köpük oldu, sonra kesilip peynire döndü, daha sonra bundan sayısız kurtlar doğdu, bu kurtlar insan oldular , Tanrı da bu kütleden oluştu sonra insanlar ona, en güçlü ve en akıllıya kulluk ettiler”
"Yüce Tanrı Kutsal Ruh'u herkese vermiştir, Hıristiyanlara da, sapkınlara da, Türkler'e de, Yahudiler'e de; onun gözünde hepsi değerlidir, hepsinin ruhu da aynı şekilde kurtulur"... "Siz papazlar ve keşişler, siz de Tanrı'dan daha fazla şey bilmek istiyorsunuz, şeytan gibisiniz, yeryüzünde Tanrı olmaya kalkıyorsunuz. (...) Aslında bir insan ne kadar çok bildiğini sanırsa o kadar az biliyor demektir."... "Kilise'nin kanununun ve emirlerinin hepsinin aslında ticaret olduğuna inanıyorum; hayatlarını bununla kazanıyorlar."... "Bence doğduğumuz anda vaftiz edilmişiz demektir, çünkü her şeyi kutsayan Tanrı bizi de vaftiz etmiştir; ama öbür vaftiz bir uydurmadır, papazlar insan ruhlarını daha doğmadan sömürmeye başlarlar, öldükten sonra da sömürmeye devam ederler."... "(Evliliği) Tanrı koymadı, insanlar koydu. Eskiden bir erkekle bir kadın birbirlerine söz veriyorlardı bu da yetiyordu; sonra bu insan icadı ortaya çıktı." "Ha papaza ya da keşişe gidip günah çıkartmışsınız ha bir ağaca, hiç farketmez" Menocchio'nun kitapta geçen ve hep ifade ettiği düşüncelerinden bazıları sadece. Tüm bu fikirler, günler süren duruşmalar sonucunda mahkeme, aslında başındanda sonu belli olan ölüm cezasını Roma kesin emri ile yürürlüğe koyar.

Menocchio kazığa oturtularak öldürüldü fakat onun öldürülmesiyle düşünce, sorgulama bitmedi. Menocchio'nun idamından kısa bir süre sonra, Menocchio'nun kasabasından engizisyona bir ihbar daha gelmişti: "Bu kentte... Marcato ya da belki Marco adında biri var, beden öldüğünde ruhun da öldüğüne inanıyor..." 

Fikir ve sorgulamanın önüne geçilememiş tarihte nereye kime bakarsak bakalım. Özgür düşünce doğruyu bulmaya yarar. Onu; engizisyonda, kişilerin kontrolünde, doğruyu tekelleştirenlerde, kurallarda, aslında emirlerle önünü kesmeye çalışmak yeni bir batı doğurur doğruları ve yanlışlarıyla. Tüm bu sancılı süreç batıyı yeniden doğurdu ve bugünki batıyı bu karanlık tarihi göz önünde bulundurularak değerlendirmemiz gerekir.

"İlginç olan herşey karanlıkta geçer, Hiç bilinmez insanların gerçek hikayesi" diyen romancı Celine mısralarıyla başlamış Ginzburg kitabına, bende bu mısralarla bitirmek istedim... Zira bu mısralar aslında hep son söz gibi gelmiştir bana! 

2 yorum:

  1. Müthiş iş çıkarmışsınız Sevgili Alkan, başarılarılı işler yapacağınızdan günün geceye sonra gecenin tekrar güne döneceğinden emin olduğum kadar eminim..

    YanıtlaSil
  2. Çok teşekkür ederim sevgili Alkan 😊 Güzel bakışlarınız hep olsun 👍

    YanıtlaSil